Her fikir değerli midir?

Tarik Guney
4 min readAug 10, 2019

Bu soru fikirleri eleştirilince bunu şahsına bir hakaret olarak algılayan bir neslin içinde sorulabilecek en zor sorulardan bir tanesidir herhalde. Sert ve eleştirel bir giriş oldu belki. Bazılarınız ise yazının nereye gideceğini ve benim sahip olduğum yargıları çoktan kestirmiş olabilirler bu ilk cümle ile. Ama durun, belki daha farklı şeyler söyleyebilirim.

Eskilerden gelen bir söz vardır: Rahle-i Tedris. Ben bunu bir ilim adamının yanında ve belki de bazen diz dize değecek şekilde ondan ders almak olarak okumuşumdur çoğu zaman. Onlarca ve belki de yüzlerce kişinin katıldığı bir sınıfta kendisini haftada bir saat gördüğünüz öğretmenden alınan sığ eğitimden farklı olarak, öğrettiklerini yaşayan ve bu ciddiyeti fikirlerinde ve hareketlerinde görebileceğiniz eğitmenler tarafından sadece ezbere dayalı bir eğitim değil, aynı zamanda nasıl düşünmek ve neyin nasıl eleştirilmesi ve incelenmesi gibi eğitimin usûl ve üslûbuna bakan bir terbiye ile şekillenen insanlardan değiliz artık. Bu tür bir eğitim sisteminin önceki nesillerin elinde zamanla yozlaşmış olması ise, bu şekil bir eğitimin nesiller üzerinde çok daha kalıcı bir etki bıraktığı gerçeğini değiştirmez. Eğitimin ve öğrenmenin değerlerinin kazandırdığı maddi imkanlar ile değerlendirildiği, ama doğalarından gelen esas değerin göz ardı edildiği bir düzende, bilgi hayatımızın bir düzenleyicisi ve mutluluğun iksiri olarak değil, daha çok tartışmalarımızın ezici kırbacı olma tehlikesi yaşıyor. Bu eksikliğin insanın sahip olacağı ve üreteceği fikirlerin kalitesini etkilememesi düşünülemez herhalde. Biraz daha fazla emek sarfetmek ile başkaları tarafından doğrunun gösterilmesini beklemeden, insanların kendilerini yetiştirmesinin önemli olduğu zamanlar bu günler. Bu gereksinimin zaruret haline gelmesinin diğer bir nedeni ise iletişimin kolaylaşması ve yaygınlaşması ile kitlelerin çok daha rahat kandırılabilmesi ve bu kirlilik arasında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın çok daha kolay olması yatıyor.

Bu noktada bir şeyi açığa kavuşturmak lazım. Belki bazılarınız, bilgi hayatımızın bir parçası olmadan 21. yüzyılda bunca yeniliğin nasıl ortaya çıktığı sorusunu düşünüyor olabilir. Dünyayı ileriye taşıyacak buluşları yapan insanlar dünyanın toplam nüfusunun çok küçük bir kısmı aslında. Bu rakam belki de %0.1. Bu insanların çoğunun ismini bile sayabiliyoruz. İsimleri bile sayılacak kadar az olan bu insanların emeğini 7 milyara vermek kendimizi kandırmaktır sadece. İnsanların çoğu yeni gelişmelerin ve buluşların daha çok tüketen kısmında yer alırlar. Mesela, dünyanın çoğunun haberi bile yokken bir yerlerde bazı insanlar dünyada yeni bir çağ başlatacak olan ve sonradan ismine bilgisayar diyeceğimiz yenilikler üzerinde çalışıyorlardı. Bugün ise o çalışmalarının tüketicisi milyarlar var karşımızda. Çoğu insanın bu gelişmelerdeki katkıları onları satın almakla gerekli maddi kaynağı sağlamaktan öteye geçmiyor.

Şimdi yazımıza biraz da değer ifadesini anlamak ile devam edelim. Değerli midir sorusundaki değeri bir kaç açıdan incelemek lazım. Bir fikri hakiki manada değerli kılan, o fikir üzerinden önemli aksiyonlar alıp alamadığınızdır. Bir fikri aksiyonlara temel teşkil edecek kadar değerli kılan ise fikri üreten kişilerin karakterlerinde sahip olmaları gereken: Dürüstlük, araştırma arzusu, devamlı olarak okuma ve öğrenme çabası, doğruyu bulma hevesi ve yalandan tiksinti duyması, temel mantık kriterlerini iyi anlamış olması, fikirlerini ciddi analizlerden geçirebilmesi gibi değerlerdir. Normalde kaliteli fikirleri üreten insanlarda bu değerlerin hepsinin bulunması gerekir. Bu şekilde yaşayan insanlar ise sayısal olarak maalesef çok fazla değiller. Fakat bu özelliklere sahip olmayan insanların fikirlerini silip atmak yerine, fikirlerin farklı değer seviyelerine sahip olabildiği gerçeğiyle olaya yaklaşmak gerekebilir. Mesela, bazı insanlar dürüsttürler ama çok okumazlar, kendilerine söylenen şeylerin aslı astarını araştırmazlar ve dürüstlükleri duydukları şeyleri doğru aktarmak kısmında kalmıştır. O insanları, insanlıklarına ve samimiyetlerine saygı duyduğunuz için dinleyebilir ve fikirlerini anlamaya çalışabilirsiniz. Bazı insanları ise sırf karakterlerini eğitmek açısından dinleyebilirsiniz, fikirlerini çok almasanız da. Bazen ise, farklı fikirlerin rahatça ve özgürce söylenebilmesi için insanların fikrini dinlemeye çalışırsınız. Dolayısıyla başkalarının dinlemek her zaman onların fikirlerinin değerinden değil, bazen daha büyük bir hedefe ulaşmak içindir. Onun için bir insanı fikirlerinin değerli oluşundan dolayı dinlemek yerine ayıp olmasın diye dinlemek arasında fark vardır.

Tabi hiç dinlenmeyen insanlar da olacaktır ki bunlar yalan ve iftira ile çamur at izi kalsın sersemliğiyle fikir üretenlerdir. Bunların ne insanlıklarına ne fikirlerine saygı duyulur. Bundan dolayı bazı fikirler bırakın üzerinden aksiyon alınmayı, dinlenecek kadar bile değerli değillerdir. Ama akıllı insanların zamanları yettiğince farklı fikirleri dinlemesi ve kötü olanlardan ibret için ders alması, iyi olanlardan ise örnek bilgiler içermeleri açısından ders çıkarmaları zihnen gelişmelerine yardımcı olacaltır. Benzer biçimde, ahlak sahibi insanlar ise yalan ve iftira ile fikir üretenlerin batırmaya çalıştıkları hayatları görüp bundan tiksinti duyar ve bu şekilde davrananların karakterlerini analiz etmek sureti ile benzer sorunlar kendisinde de çıkabilir endişesi ile kendilerini devamlı müşahede altında tutarlar. Değerli fikir üretenlerden ise fikir üretim süreçlerini ve sancılarını örnek almaları gelişimleri adına çok ciddi katkılar sunacaktır.

Kandırılmak istemeyen ve uzun vadeli kazanımları yalanlar üzerine kurulmuş kısa vadeli kazançlara tercih etmek isteyen herkes için değerli fikirleri bulmak hayati öneme sahiptir. Meseleye dar açılardan bakmak ile adil çıkarımlar yapamayan ve mahruti şekilde olayları inceleyemeyen insanların fikirleri kendileri ne kadar iyi niyetli olsalar bile ciddi sorunlara neden olacak tehlike potansiyeline sahiptir. İyi niyet başka bir şeydir, bir işte ehil olmak ve o konuda değerli fikirler üretmek ise bambaşka bir şeydir.

Son zamanlar okuduğum bazı yazarların objektif görünümlü yazıları altında aldığım izlenimler genelde korkmuşluk, sahip olduklarını kaybetme endişesi, bilgisizlik, umursamazlık gibi sorunları barındırıyor. Kötü ve iyi ayrımını yapmamayı objektif olmak adı altında saklamak istiyorlar. Eğer tüm mantıki ve ahlaki prensipler çerçevesinden bir davranış ve fikir yanlış ise buna yanlış dememek objektiflik olamaz. Bilakis, subjektiflik olur. Bir ağaca ağaç demek yerine varlık demek ile onu genelleştirmek nasılsa, bir davranışı temel motifleriyle inceledikten sonra bir karara bağlamaktan kaçınmak objektif olmak ile açıklanamaz, belki bilgisizlik olur, belki korkmuşluk, ve belki de bu konu hakkında yazmaması gerektiği çıkarımı olur. Peki, bu şekilde sorunlar yaşayanların fikirleri de ne kadar değerlidir? Sağlam çalışan bir muhakemenin de üretilen fikir üzerinde ne denli önemli olduğunu görme şansımız oluyor.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

--

--